1980 li yılları bizim yaşımızda olanlar çok iyi hatırlar. Ancak siyasi olarak sıkıntılı bir dönemden geçen Türkiye'de çok farklı deneyimler de yaşanmaktaydı.
Netaş'ta tasarım mühendisi olarak çalışıyordum, bana verilen görev zamanımızın en son teknolojisini kullanarak otomatik uluslararası çağrılar gerçekleştirecek sistemleri geliştirmek, denemek ve başarı sonucunda üretilmelerini sağlayarak o günlerin en önemli iletişim merkezi Tahtakale santralinde hizmete vermekti. O günlerde çağrılar sadece operatörler üzerinden bağlanabiliyordu.
Türkiye içinde kullandığımız CCITT R1 haberleşme sistemleri uluslararası boyutta yerini birbirinden tamamen farklı olan CCITT R2 işaretleşme protokolüne bırakıyordu . 9 ay süren uzun bir tasarım süreci sonucunda kullanmakta olduğumuz CMOS entegre devreler ile mekanik sistemleri çalıştırmayı başarmıştık.
Sıra sistemlerin Tahtakale santraline kurulup Almanya ile denenmesine gelmişti. Zamanında Tahtakale santrali Türkiye'nin en yoğun trafik taşıyan merkezi olduğu için gündüz deneme yapmamıza o zamanki PTT izin vermiyordu. Ancak gece 24:00 den sonra santrale gidebiliyor, sistemleri kurabiliyor ve deneme yapabiliyorduk. 3 aylık ön deneme gece çalışması sonucunda tasarım yaptığımız devrelerin tamamen standartlar içinde olduğunu doğruladık.
Mart 1981 tarihinde Almanya'ya ilk uluslararası otomatik çağrı gerçekleştirdik. Sevincimiz, gözyaşımız birbirine karışmıştı, karşı tarafın ne dediğini anlamıyor ancak Almanca olduğu için doğru ülke ile konuştuğumuzu biliyorduk.
Deneme çağrılarının yine bir 3 ay sürmesi sonucunda seri üretime yetki verildi ve sistemler üretilerek Tahtakale Santralinde hizmete girdi. 1982 yılında Türkiye Avrupa'nın diğer ülkelerini otomatik arayabiliyordu.
Kendi teknolojimizi kullanarak geliştirdiğimiz sistemlerle ülkemize sağladığımız katma değer ile her zaman gururlandık.