CMOS teknolojisinin kullanılabilir/üretimi yapılabilir bir şekilde orada geliştirilmesi, bundan yararlanma
düşüncelerinin ortaya çıkmasına sebep oldu ve ilk kripto çipleri YİTAL teknolojisinden yararlanılarak,
lojik tasarımından üretimine ve nihai testlerine kadar o ortamda yapılabilir hale geldi.
140
1950-1980’li Yıllar İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi Anılar ve Görüşler - II
Buna paralel olarak, yani bu kripto çipleriyle ilgili hazırlık çalışmaları başlarken, NATO’ya, bu üç mikron
teknolojisini 1,5 mikron teknolojisine yükseltmek amacıyla bir proje daha verdik. NATO, normalde
birbirinin takibi niteliğinde projelere destek vermeme prensibini, zannediyorum birinci projenin iyi
yürümüş olması sebebiyle değiştirdi ve bir kere daha proje desteği için karar verdi. Fakat beraberinde
bir de koşul getirdiler; dediler ki, “Biz size 500 bin dolar vereceğiz; ama Türkiye'deki sanayi de buna
500 bin dolar katkıda bulunsun. Yani bizim verdiğimiz kadar da Türkiye'deki sanayi katkı versin.”
Onun üzerine, ben, Türkiye'deki önde gelen elektronik sanayi kuruluşlarının başında bulunanlarla temas
kurdum.
Kulakları çınlasın, TELETAŞ’ta Fikret Yücel vardı, NETAŞ’ta ya Tanju Argun ya da Suat
Baysan vardı, Siemens’in başında Arnold Hornfeld, BEKO’da ise Muvaffak Gözaydın vardı. Vestel
katkıda bulundu mu, hatırlamıyorum. Bu kuruluşlar neticede 400 küsur bin dolar civarında bir katkıda
bulunmayı taahhüt ettiler ve proje başladı ve 1990’ların sonunda, YİTAL, artık Silahlı Kuvvetler, MİT
ve benzeri kuruluşlara verilmek üzere kripto çiplerinde seri üretim yapabilecek bir tesise dönüştü.
Bildiğiniz gibi, kriptonun bütün haberleşmelerde önemli bir yeri vardır. Kripto iki türlü yapılıyor; bir
yazılım olarak, bir de o amaca özgü bir entegre devre olarak... Kırılması daha zor olanı, bu donanım
olarak yapılan kriptodur. TÜBİTAK’ın içinde kripto matematiğiyle ilgili çalışmalar yapan birimler
vardı.
Yani teorik bazı oradan, lojik tasarımı yine MAM içindeki tasarım grupları tarafından, tümdevre
tasarımı aşaması YİTAL’in tasarım grubunda, üretimi YİTAL’de, nihai testleri, yaşlandırılması yine
YİTAL’de olacak şekilde, bu kripto çipleri zannediyorum 1999’dan itibaren seri olarak üretilmeye ve
devletin önemli kuruluşlarında kullanılan kripto cihazlarının içine girmeye başladı
biraz duralım hocam, ama önce VLSI sürecini
konuşalım…
-Sanayiye, “Bu ASIC teknolojisini birlikte öğrenelim”
talebi gitti ve bunun üzerine de İTÜ ETA Vakfı yani
İleri Teknolojiler Araştırma-Geliştirme Vakfı kuruldu.
Bu ileri teknolojilerin ilk vurgulanacak alanı olarak
da ASIC teknolojisinin öğrenilmesi öngörüldü ve
vakıf, bir ASIC tasarım merkezi kurdu. Buna paralel
olarak üniversitede de bir VLSI Tasarım Laboratuvarı
kuruldu. Bunlar birbirine paralel gelişmelerdir. 1991
- 1992 yıllarında, bir tanesi üniversitede öğretim ve
araştırma için kurulurken, buna paralel olarak da
sanayiye hizmet etmek üzere vakfın tasarım merkezi kurulmuş oldu.
İTÜ VLSI Laboratuvarının kurulmasında bir imkânı zorlayarak değerlendirdik. Aynı yıllarda bu ASIC
teknolojisi bütün dünyada ve Avrupa'da da üzerinde çok durulan bir konuydu ve Avrupa Topluluğu -o
zaman daha ‘Birlik’ değildi- Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde bu ASIC, VLSI tasarım mühendisi
yetiştirme kapasitesinin yükseltilmesi amacıyla, üniversitelere destek vermek üzere bir organizasyon
kurmuştu kendi içinde. O zamanki adı ‘Euro-chip’ idi. Bunun amacı, üniversitelere destek vererek,
tümdevre tasarımı kabiliyeti olan mühendis yetiştirme imkânını artırmaktı.
Bunu öğrendikten sonra, buraya kabul edilmek için çalışmalara başladım ve gücümün yettiği ölçüde
temaslar kurarak, bizim kabulümüzü onaylanabilir kılmak üzere birtakım hazırlıklar yaptım. Euro-chip,
Avrupa Topluluğu ülkeleri içinde geçerli bir şeydi, halbuki biz Avrupa Topluluğunun dışındaydık. Temas
kurarak desteğini istediğim kişilerden biri Alain Servantie’dir. Alain Servantie Avrupa Topluluğunun
temsilcilerinden biriydi, zaman zaman Türkiye'ye de geliyordu, Avrupa Topluluğu ile Türkiye arasındaki
ilişkiler konusunda konuşmalar falan yapardı.
İTÜ-ETA Vakfının ASIC Tasarım Merkezi (1994)