Kıymetli ICTMedia Okurları
2023 Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılına girmenin mutluluğunu, sevincini ve heyecanını yaşıyoruz.
Geçtiğimiz birkaç yıldır kalıcı değişimi her yönü ile anlamaya çalıştık. Uzun süredir farkında olduğumuz ancak kullanımında acele etmediğimiz sanal ortamlar çabucacık ilk tercihimiz oldu. Nasıl olduysa COVID19 salgını, sanal göçü hızlandırmıştı. Bilişim alanının beklediği pazar kırılımı veya devamsızlığı mı gerçekleşiyordu?
Albert Einstein 1905 yılı için “mucizeler yılı” sözcüklerini kullanmış ve ortaya koyduğu 4 boyutlu mekân/zaman/madde/enerji ve özel görecelik teorisiyle kavramları kökten değiştirmişti. Günümüzde teoriye yeni düşünceler mi eklenmekteydi? Kısa zamanda sanki zaman çakışmış an geçerli olmuştu. Küresel coğrafyanın herhangi bir yöresine erişim kolaylaşmış, mekân tanımı yatay ve dikey yanı başımızda inanılmaz ayrıntıları ile birlikte konumlanmıştı.
Aslında en değerli varlığımız ağ ve bağlantılı kalabilme her koşulda devam etmekteydi. Gökyüzü aydınlanmış, trafik sorunu çözümlenmişti. Doğa umduğu, özlediği temiz havaya ve güzelliklere kavuşmuştu.
Öte yandan yeni işleyiş sistemi özümsendi ve dersler çıkarıldı. Uzaktan çalışmanın kazandırdığı etkin verimlilik öğrenildi. Yüz yüze buluşamasak da işlerimizi yürütebiliyor, öğrenebiliyor, çalışabiliyor, eğlenebiliyorduk. Sınırların kalkması ile birlikte küresel faaliyette bulunmanın zorlukları aşılmış gibi görünüyordu.
Ancak süreç uzadıkça beraberinde yeni sıkıntılar su yüzüne çıkmaya başlamıştı. Öncelikle ekranlarımızın başında izlediğimiz küçücük dikdörtgenlere sıkışmıştık. Tartışılan konunun karmaşıklığına dayalı olarak çözüm üretilmesi güçleşiyordu. Süregelen işler görüşülebiliyor, kararlar alınabiliyordu. Amaç daha temel kavramlar olunca, örneğin kurumsal mimari, yönetişim, strateji geliştirme, ArGe, sorunlara tanı koyabilmek çatallaşıyordu. Toplantıda geçirilen zaman ve süre anlamsız uzuyordu. Görüşler ise uzun ifadelerle bile açıklanamıyordu. Neticede samimiyet ve neşe içinde başlayan sanal ortam buluşması, düdüklü tencerede pişen yemek misali hızla artan gerilime dönüşüyordu. Açıkçası birleştirici duyguların görüntüye yansıtılması başarılamamıştı.
Yeni keşiflere ve icatlara daha şimdiden hazır olmalıyız, umursamalıyız. Bir sonraki yüz yılda 2 duyumuz “ses ve görüntü” ötesinde bilimsel araştırmalar alkışlanacaktır. Hal böyle olunca gerçek ve sanal ortamların iç içeliği de kaçınılmaz olacaktır. Canlı, çevrim içi, eş zamanlı Gerçek ve Sanal iki dünya hayal edin. Tepeden tırnağa insanların, nesnelerin, doğanın ağ bağlantısının sağlandığını düşleyin. Bir çırpıda ve anlık zaman diliminde gerçek ve sanal ortamlar arasında geçişin imkân dâhilinde olduğu bir dünya. Evinizin rahat koltuğunda dinlenirken, sanal ortamda o anda İstanbul Boğazı’nda seyreden bir geminin güvertesinden muhteşem manzaraya baktığınızı düşünün. Benzer şekilde gerçek ortamda dolaşırken kullanmakta olduğunuz bir giyilebilir yardımcı cihazla cazip sanal dünyayı da izleyebilmenin kabiliyetinin edinildiğini kavramaya çalışın. Besbelli büyük verinin düzenlenmesi, tasnifi ve anlamlandırılması biricik duruma indirgenmesi ve sunulması çetin olacaktır. Üstelik düzenleme gizlilik, güvenlik ve yasal yapı ile çerçevelendirilecektir. Toplumsal yaşamın bambaşka eksene evrileceğini yadırgamamalıyız. Yapay arkadaş ve yapay zekâ değişen oyun kuralları ile bizi tanıştıracaktır. Sezgilerimiz ile bütünleşik öngörüler derleyecek, gelişmeye tutunmamız için can simidi olacaktır.
Soluksuzca çeşitlenen verinin uçlardan iletilmesi günümüz geleneksel gezgin nesil altyapısı “G” ile mümkün olmayacaktır. Tüm devrelerin küçülme, Elektro Manyetik dalganın tezlik teorik limitlerinin erişilmesine yaklaşılmıştır. Aklımızı çelecek, şaşkınlık yaratacak bilişsel çıkarım gereksinimi için güncel işlemciler maalesef dönem dışı kalacaktır. Gelecek, çığır açıcı, çağ atlayıcı Kuantum dünyasında “Q” yeniden şekillenecektir. Elektron dolanıklığı sayesinde iletişim hızlarında ve gecikmede zaman sınırı ortadan kalkacaktır. Depolama veri merkezlerinin “Qbit” uyumluluğu neticesinde çılgın seviyeye ulaşacaktır. Dokunulmamış yepyeni bir pazarın ufuktan doğduğunu telaşa kapılmadan görmeliyiz.
Bakınız uzaktan ilgilendiğimiz belki de öncelik vermediğimiz uğraşlarımız arasında yönetsel sistemleri saymalıyız. Bilinen geleneksel kurumsal mimariler teknolojiyi özümsemekte yetersiz kalacaktır. Esmekte olan yönetsel rüzgâr tılsım gibi görünen yapıların hasar görmesine sebep olacaktır. Çünkü saat uyandırma alarmı çalmaktadır. Yönetişim felsefeleri koşulsuz, ön şartsız yeniden kurgulanmış ve tasarlanmıştır. Bölümler, komiteler geçmişte kalmıştır. Esnek, nefes alan takımlar kendi hedeflerini ölçeklendirmekte ve sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmektedir. Çeviklik depreşen durağanlığı ortadan kaldırmıştır. Öğreti ters yüz edilmiş çapraz çalışma benimsenmiştir. Maraton bırakılmış kısa koşular ve görevi dilimleme alışkanlıkları kazanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle ciddi bir öğrenme süreci bizi beklemektedir. Yetilerimizi geliştirmek, yetkinliklerimizi yeniden gözden geçirmek üzere planlama yapmalıyız. İnce yeteneklerimiz gelecek uyumluluğu ile donatmalı ve yönetsel çantamıza eklemelidir. Dönüşümün ikilemi ile yüzleşmekten kaçınmamalıyız. Geleceğin karmaşıklığın liderliğini yürütmek, sanıldığı şekli ile geleneksel süreçlerle ve rahat ortamlarının sağladığı geçici başarılara sığınarak mümkün olmayacaktır.
Endişeliyim, gelişmekte olan ülkeler sayısal uçurumun hem genişlemesi, hem de derinleşmesi karşısında gerilemekte ve konumlarını koruyamamaktadır. Ayrıca Rekabetin ve yarışın ivmeleneceği gün ışığı gibi nettir. Olup biteni merak, sorgulama, izleme ve neticede değişime önderlik edebilmek, uzun dönem öngörülerinin oluşturulması, planlanması ve uygulanması sonucunda sağlanacaktır.
Mucizeler yılı tesadüf değildi, ancak bir dahi evrenin formüllerini yazabilmişti. Einstein yaşıyor olsaydı her şeyin teorisini de belki açıklayabilirdi, ömrü vefa etmedi. Kanımca olağan üstü yıllar bizi bekliyor. Dâhileri uzakta aramaya gerek yok, geleceği sizler aklınızla, kalbinizle, sağduyunuzla keşfedeceksiniz.
Yeni yılın sizlere her şeyden önce sağlık, sevgi ve mutluluk getirmesini diliyorum. Araştırıcı, bilinçli, tutkulu adanmışlıkla yeniliklerin peşinden koşmayı sakın bırakmayın. Girilmemiş, denenmemiş yollara sapmaya, girişimi asla elden bırakamamaya özen göstermeniz dileklerimle…
Esen kalın.
İcrayı San’at Eyle