Macaristanlı mimar ve heykeltıraş Erno Rubik kendi ismiyle anılan sihirli küpü 1974 yılında keşfetmişti. Küp 1980 yılına gelindiğinde küresel kültürün en saygın bilmecesi, çözmecesi konumuna yerleşmişti. İzleyen yıllarda ki 2009 yılı başında 350 milyondan fazla ürün meraklılarla buluşmuştu. Amaç rengârenk kutucukların küpün altı yüzeyinde aynı renk birlikteliği ile dizilmesiydi.
Başlangıç yüzeylerini tamamlamak sanıldığı gibi kolaylıkla gerçekleştirilebiliyordu. Ancak iş ikinci sıraya geldiğinde karmaşık yer değiştirmeler bellekte tutulmalıydı. Ardından süreci tersinde tekrarlayarak renkleri tek tek uyumla ait oldukları mekâna yerleştirmek yeterliydi. Üçüncü ve son aşamayı çözmek için ise, önceden düzgünce yerleştirilmiş ilk iki sıranın bozulması ve yeniden kurgulanması ile mümkün oluyordu. Elbette soluk soluğa ve incelikle hangi hareketle bir yüzeyde dokuz kutucuğun biçim değiştirdiğini hatırlamak önemliydi. Sonuç olarak zihinsel bir deneyin, bilinçle tamamlanması insanları peşinden sürüklemişti.
Bu denli karmaşık bir mekanik düzeneğin çözümü netice itibari ile bulunmuştu.
Daha önceki yazılarda sıklıkla dile getirdiğimiz, gerçek ve sanal ortamların karşılıklı geçirgenliğinin rahatlıkla başarılması öyküsünde bahsetmiştik. Yenilikleri deneyimledikçe, algılarımız etkilenmekte ve davranışlarımızın değişmekte olduğunu kısa zamanda fark ettik. Büyülenmiş gibi kendimizi daha yakından tanımaya başladık. Dinmeyen bir istekle daha önceden görmediğimiz, tatmadığımız seçenekler karşımıza çıkar oldular. Düpedüz ifadeyle çeşitlilik önümüze gizemli bir oluşum olarak çıktı. Sıradan bir kahve siparişi bile ezberden verilemez olduk. Bırakın kapsamlı fayda, yarar analizini tablolarla hesaplamayı, sunulan ürünlerin tercih sebebini içgüdüsel yorumlamaya başladık. Özellikleri ve içeriği okumak sıkıcı hale geldi. Sorgulamamakla yüzleşmeliyiz. Dahası geçmiş deneyimler karar vermede öncü olarak kullanılmaya başlandı. Bilimsel açıklamalar vakit kaybetmek olarak nitelendirildi. Kısa ve öz, sözlü anlatımı yeterlilik olarak yanlışlıkla alışkanlıklarımıza ekledik.
Bir başka bakış açısıyla pazar yatayda ve dikeyde daha ince dilimlere bölündü ve belirsizleşti. Dikey alanları sektörler olarak nitelemek, doğru yaklaşım, sistemi olarak zaten oluşturmuştu. Önceleri dikey alanları tanımlama ve gelecek öngörüsünde bulunma ölçülü bir araştırmayla olgunlaşıyordu. Günümüzde ki geçerli anlayış, zenginleşen ürün çeşitliliğinin pazarın dilimlerinin incelmesini tetiklemesidir. Yatay eksenleri, ihtiyaç sahipleri, müşteriler, iş ortakları, tüketiciler olarak belirlemek de hep kabul görmüştür. Yatay dilimleri sınırları çizilmiş alanlar olarak takdim etmek pazarın doğru anlaşılmadığının bir işaretidir. Dilimler incelmiş ve ayrım çizgileri kaybolmuştur. Görüntü bulanıklaştı, netlik kayboldu…
Dikey/yatay ürün/pazar dilimlerinin kesişim noktaları sayısal olarak takip dışına çıkabilecek oranda artış göstermektedir. Sanki kapıların kilitleri kırılmış yenilikler dalga dalga pazar ile buluşmaya başlamıştır. Şimdi rahatına bakma zaman hiç değildir. Rekabetçiliğin anahtarı noktaları seyrekleştirmeye çalışmak ve görmezden gelmek hiç değildir. Öngörüler çerçevesinde dilimler arasında ortak paydaları bulabilmek ve özgün çözümleri hızlandırarak gelecek kaynakları planlamak başarının sihirli denklemidir.
Kişisel ve bireysel tercihleri üstlenmek sorumluluğunu kendimize mal edilebiliriz. Ancak kurumsal resmin doğru çekilmesi geçici olmayan, kalıcı yükselişin habercisi olacaktır. “GTM - GotoMarket” Pazar Akışkanlığı ürünlerin pazar ile buluşmasında uygulanacak sistemin koşullarının ayrıntılı belgelenmesini ifade etmektedir. Hareketlilik devam edecektir, girilmemiş yollara sapma alışkanlığı yaygınlaşacaktır. Geleneksel teklifler, kapsayıcılığını yitirmiş, yetersiz hale gelmiştir. Doğaya saygılı, sosyal sorumluluk anlayışının öne çıkarıldığı çeşitlilik kuşağı dönemdeyiz. Dolayısıyla kendimizi akıntıya kaptırmadan, bütün görüşlere değer vererek ve de baştan savmadan değişimin yol haritası oluşturmasına önderlik etmeliyiz. Akışkanlığı yeniden icat etmekte ısrarcı olmak ve ciddiye almak engelleri aşmamızda en etkili aracımız olacaktır.
Özlenen, övüneceğimiz hedeflere erişmek için sisli, puslu patikalarda yürümemizi kolaylaştıracak yenilikçi araçlarını keşfetmeliyiz. Taklit etmeden kendi özgün hikâyemizi yaşamalı ve yazmalıyız. Dilimleri belirginleştirmek ve çıkış geçitini bulmak, doğru ortamları inşa ederek, öğrenim ve araştırma ile mümkün olacaktır.
Rubik Küpünün sihrini henüz çözmediyseniz lütfen vazgeçmeyin, duygusal zekânıza güvenin. Sizin maharetli ellerinizde kutucukların dönüşleri gözünüzün önünde rengârenk manzaralar oluşturacaktır. Hayalleriniz güçlenecek, umutlarınız artacak, Rubik size ilham kaynağı olacaktır.
Esen kalın
İcrayı San’at Eyle