15/20 Şubat 2023 tarihinde deprem bölgesine Belgin ile birlikte duyarlı bir
ziyaret gerçekleştirdik. Amacımızı cansiperane yürütülen çalışmalara
desteğimizi sürdürmek ve gönderilen sayısız ürünün doğru yerlere ulaştığını ve
ihtiyaç sahipleri ile buluştuğunu irdelemek olarak belirledik.
Ardı ardına yaşanan üç sarsıntının 10 ilimize vermiş olduğu hasarı
sözcüklerle ifade etmenin mümkün olmadığının farkındayız. Yer sıvılaşmış,
yapılar kâğıt kutulardan oluşmuş gibi yerle bir olmuşlardı. Acılar sonsuzdu,
yaşamlar yitirilmiş, yaralılar tedavi için yakın sağlık birimlerine sevk
edilmekteydi. Öncelikle hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan Rahmet ülkemize başsağlığı diliyoruz.
Yerli, yabancı arama, kurtarma ekipleri gerçek üstü gayretleriyle yıkıntılar
içinde bir nefes duyabilmek için çabalıyorlardı. Farkına varılan her yaşam
belirtisinde amansız bir mücadele veriliyordu. Kurtarılan her can kaybolmakta
olan umuda yeniden ışık oluyor ve neredeyse güçleri tükenmekte olan ekiplere
yeni bir kuvvet veriyordu.
Hatay’da gördüklerimizden etkilenmemek ve ortamı tanımlamak nerdeyse
imkânsızdı. İçimizi titreten harabeye dönmüş sokakları sanki boşluğa
bakıyormuşçasına gözlemledik. Gözlerimiz görüyor, aklımız algılamak ve
kabullenmek istemiyordu. Şehirler, köyler dünya savaşının ardından çöküntüye
uğramış gibiydi. Büyük gümbürtünün ardından sanki fırtına dinmiş, beldeler,
mahalleler, sokalar anlamsız bir sessizliğe bürünmüştü. Sadece çalışan iş
makinalarının uğultuları derinden duyulmaktaydı.
Adıyaman’da enkaz halinde gelmiş şehrin binaları arasında ayakta kalmayı
başarmış saat kulesi dikkatimizi çekti. Nasıl olduysa dayanma gücünü sonuna
kadar kullanmıştı. Deprem esnasında kesilen elektrik de saati durdurmuş ve saat
04.17 de takılmıştı. Bir dakika sonra olacaklara tanıklık etmek istemezcesine
zaman durmuş ve ilerlemek istemiyordu. Saat kulesi çekilecek acıların, yükselen
çığlıkların durdurabileceğini sanmıştı. Bekledi ve gerçekle yüzleşemedi saat
kulesi, yeniden hiç çalışamadı. Hatırlatmak istiyordu plansızlığın sonuçlarını
gelecek nesillere. Saat kulesinin güzelim şehrimiz Adıyaman’da, hep böyle
kalmasını ve tamir edilmemesini diliyorum.
Kuşlarla karşılaştık her yöremizde, uçmuyorlardı, cıvıltıları duyulmuyordu.
Suskundular, ne olduğunu anlayamamışlardı. Kendilerine yem ve yiyecek verenler
yok olmuştu. İnsanların evleri ile birlikte onlarında yuvaları da yıkılmıştı.
Adana’da turunç ağaçlarının meyvelerini dökme mevsimiydi. Doğanın toz duman
içinde bıraktığı kentin en güzel bulvarlarını süsleyen turunç ağaçları nedense
çok daha fazla meyvesini toprağa dökmüştü. Yavrularını biraz önce kendisine
hiddetlenen toprak anaya yeni nesillerin doğması umuduyla teslim etmişlerdi.
Belki de kendi yaşamlarının sona ereceğini algılamıştı bitki örtüsü ve yeni
fidanların yeşermesini sağlamak istercesine sarsılmıştı.
Bölgeye gidecek dostlarımıza öncelikle saatlerini evde bırakmaları rica
ediyorum. Çünkü ihtiyaç olmayacak, alışkanlıklarınızı geride bırakın. Durmuş
olan zaman bir süre sonra yeniden yavaşça hareketlenecek. Kolay olmayacak ağır
ve uzun dönemli, sabırla yürütülmeli çalışmalar. Bilimsel araştırma sonuçları
beklemeden acele verilen kararlar yıllar sonra yeniden yıkıma sebep olabilir.
Örnek alınacak yapılar ise zaten varlıklarını kusursuzca sürdürüyorlar.
70m yükseklikte çalışan rüzgâr tribünleri. Üzerlerinde tonlarca ağırlık
taşımalarına rağmen hiçbir hasar almadan enerji üretmeye devam ediyorlar.
Benzin istasyonlar, yüksek güvenlik standartlarına uyumluluğun getirdiği
neticeyle görüntülerinden hiç kaybetmemişler.
Ülkemizin insanının gururlu duruşuna hayran olmamak elde değil.
Ziyaretlerimiz süresince hatırlarını sorduğumuz, soluklanmak için bir süre
çadırların önünde sohbet ettiğimiz depremzedelerin saygıdeğer sözcükleri… Dalgın
içten ve samimi özlemle hayal ettikleri gelecek… Siz sivil toplum kuruluşları bizim
için çekinmeden uğraştınız. Sağlığımızı, güvenliğimizi, ısınmamızı düşündünüz.
Çocuklarımızın eğitimlerini aksatmamaları için çabalıyorsunuz. Biz sizin için
ancak dua ediyoruz, minnetimizin ifadesi olarak lütfen çadırımıza gelin bir
bardak çayımızı ikram edelim. Evet, biz bir bardak çayda çekilen acıları,
gözyaşlarını, derinden gelen sessizliği, yüreklerdeki töreselliği yudumladık.
Ülkemiz insanının yaşama bağlılığını, gerekirse yeniden köklerimize dönebileceğimizi
yıllarca öğütülmüş göçebe kültürümüzü unutmadığımızı fark ettik. Özgürce,
imrenilecek cesaretle, belleklerden silinmeyecek hatıralarla yolculuğumuzun
yeniden başlayacak olmasından umutlandık.
Kuşkusuz yaralar sarılacak, ancak yaşananlar asla unutulmayacak. Bilişim
sektörümüzden hep övünçle bahsediyoruz. Teknolojiyi özümsememizde yarattığı
katma değeri önemsiyoruz. Teknoparklarımızın girişimcilere ve yenilikçi
firmalara sağladığı imkânlar gururla kullanılıyor. Tarihi mirasımız
medeniyetler diyarı Hatay’ımızda bir “Science Park” bilim parkı kurulmasının
tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Depremin gücünün bilincinde olarak aynı
kuvvetli dalgaların böylesine güzel ve anlamlı bir ilimizden tüm dünyaya bilim
olarak yayılmasını çok arzuluyorum.
Bölgeden ayrılışımız bir veda olmadı. Vazgeçmeyeceğiz, dönemler sona erecek,
yeniden başlayacak ve döngü duraksamadan duyarlıkla devam edecek.
Kenetleniriz, hayaller gerçek olur, umutlar yeşerir.
Sağlıcakla Kalın.