Sis Perdesi Aralanacak mı?
İnternet’in hikâyesini şimdi hiç merak etmiyoruz. Nasıl başladı ve nasıl evrim
geçirdiğini tartışmıyoruz, ilgilenmiyoruz. Bilgiye erişmeye kolaylıkla alışmanın
verdiği özgüvenle tüketme yarışında yerimizi hızlıca alıyoruz. Oysaki günümüzde
düzgün ve kalıcı içerik üretmeyi önemsemek çok kıymetli…
Her şey “www” harflerinin 1989 yıllarında hayatımızda yerini almasıyla
başladı. Amaç bilgi kümeleri arasında bağlantıların kurulabilmesi olarak
tanımlandı. Dünyamız bir daha aynı düzeye gerilememek üzere değişecekti. Ciddi
bir merak uyandırdı, sunucular kuruldu yeni iletişim protokolleri icat edildi. Hypertext gündem oldu, yunanca “hyper” üzerinden
anlamını taşıyordu. Kelimeler üzerine tıklanınca bambaşka açılımlar imkânlı
hale gelmişti. Sunucular ve kullanıcılar aralarında HTTP” Hypertext
Transfer Protocol” ve yazılım dili HTML
“Hypertext Mark-up Language” altyapısı
ile uçsuz bucaksız yeni bir alanın açıldığının belki o günlerde hiç kimse
farkında değildi.
Web1.0 - 1989 ile 2004 yılları arasında geçen ve
15 yıl süren zaman diliminde içerik okunabiliyor, durağan veriye
erişilebiliyordu. Her kullanıcı için görünüm ve içerik erişimi aynı şartlarda
sağlanıyordu. Kullanıcı özelinde biricik görsel hazırlamak mümkün değildi.
Görkemli, tarihsel bir aşama sorunsuz geride bırakıldı. Bir benzetme ile
açıklamak gerekirse web1.0 kütüphaneler ile özdeşleştirilebilir. Kütüphane
raflarında bulunan yazılı belgeler ve kitaplar kullanıcılar tarafından alınır
okunur ve yerlerine yerleştirilir. Kitaplar her zaman kendilerine ayrılmış olan
boşluklarda duyarlılıkla muhafaza edilir. Kütüphane işletmek bir sanat eserinin
tasarımına benzemektedir. Kütüphaneciler hangi içeriğin nerede bulunduğunu
çoğunlukla ezbere bilirler ve konular hakkında sorulara son derece açıklayıcı
cevaplar verirler. Çoklu kullanıcının aynı esere ulaşmasını sağlamak üzere her
kütüphane aynı eserden edinmek zorundadır. Ancak bir okuyucu bir kitabı aynı
zaman diliminde okuyabilmektedir.
Dolayısıyla Web1.0’ın kütüphane anlayışını bir adım öteye taşıdığını
düşünüyorum. Elle tutular ortamın ağ üzerine taşınmasıyla birlikte aynı eser
birçok noktadan erişilebildiği gibi aynı anda da birden çok kullanıcı
tarafından da okunabilmektedir. Erişimin ölçeklenmesi kullanıcıyı öğrenme verimliğine
kavuşturmuştur.
Web2.0 – 2004 yılından itibaren kullanıcıların
veya tüketicilerin veya okuyucuların kendi içeriklerini üretmeleri üzerine
karmaşıklık boyutu katlanarak artmaya başlamıştır. Yine kütüphanede bulunan
kitaplara benzetebilirsek yazar sayısında ki artış akıl almayacak sayılara
ulaşmıştır.
Sanal kütüphaneler icat edilmiş adları veri merkezleri olarak
tanımlanmıştır. Veri merkezleri ve yerel sunucular içerik saklama ortamları
olarak kullanılmaya başlanmıştır. URL “Uniform Resource Locator” sistemi sayesinde, kaynakların
barındırıldıkları adreslerin bilgisayarlar tarafından kolaylıkla bulunmasını
sağlamıştır. Masa başında, ekran karşısında çakılı kalmak her ne kadar cazip
olmasa da dinmeyen merakımıza çare olmuştur.
Web2.0 ile birlikte gün yüzene çıkan güzellikler aynı zamanda beraberinde
sıkıntıları da getirmiştir. Ağ ortamında barındırılan bilginin korunması,
değiştirilmemesi, sahiplik haklarının savunulması meseleleri farklı çözümler
uygulanarak sağlanmaya çalışılmaktadır. Kullanıcıların oluşturduğu güncel bilgi
paylaşımı nefesleri kesecek derecede yaşamlarımızı değiştirmeye devam
etmektedir. Sosyal Medya alıp başını ilerlerken kullanıcıların verilerinin
ötesinde, davranışlarının tahminine kadar uzanan alanlar dikkatleri üzerinde
toplamaktadır. Başlangıçta bilinçli edinim, sonrasında bağımlılığa
dönüşebilmektedir. Geri kalmamak uğruna becerilerimizi yeniden geliştirmeden
sadece özenerek algıyı etkilemek hiçbir fayda sağlamamaktadır.
Web3.0 – 2014 yılları süresinde tamamen güvenli
bir ortamın sağlanması hayaliyle kurgulanmaya başlanmıştır. “blockchain” teknolojisinin yaygın olarak sistemlerde
yer almaya başlaması süreci hızlandırmıştır. Sis henüz dağılmamıştır. Platformun mimari tasarımı devam
etmektedir. Hiçbir ihlalin olmayacağı, bilginin dağıtık olarak barındırılacağı
ortamın günümüz sistemlerini anında devre dışı bırakacağını varsayamayız.
Karmaşıklığın üstesinden gelebilmek amacıyla yeni icatlar kanımca
anlaşılırlığı daha da zorlaştıracaktır. Akıllı sözleşmeler ve Kripto paralar,
ticari işlemler duraksamadan yararlı hizmetler üretecektir. Finansal
hizmetlerin kullanıcılar tarafından birebir yürütülmesi ve Fintech anlayışının
hayretler içinde yükselişine tanıklık etmek üzereyiz. Sahip olduğumuz
menkullerin NFT “Non Fungible Token” ile resmi olarak kayıt altında bulundurulduğunun kabullenilmesi elbette zaman
alacaktır. İnsanların bağlantılı bulunabilirliğine olanak sağlanmış ve
tamamlanmıştır. Kıvılcım nesnelere sıçramıştır. Doğa sanal ortama bütün görsel
çekiciliğiyle eş zamanlı olarak göç etmektedir.
Sezgilerimize dayanarak geleceği öngörmek ve oyundan kopmamak kazanmanın ön
koşuludur.
Farklı bir dünya hayal edin, size ait olan bilginin, verinin, çevrim içi
deneyimin sadece sizin tarafından sahiplenildiğini ve kontrol edildiğini. Çağdaş,
güvenli, kuşku duymadan yararlandığımız ortam mümkün mü? Gelenekselliği
sorgulamak, yenilikçiliği kucaklamak ayrıcalık olacaktır.
Web3 için alınacak daha çok uzun ve zahmetli bir yol olacak. Kesinlikle özlenen
bir teknoloji mi emin değilim. Ancak görünen köy kılavuz istemez. Sis dağılmaya
başladıkça hayatımıza dokunuşları ivmelenecek. Sonbaharda savrulan yaprak gibi
uçuşmak tercihimiz olmamalı. Geçiş sürecinde, en güçlü aracımız, erken
farkındalık olacaktır.
Sağlıcakla kalın
İcrayı San’at Eyle