Satranç oynamayı ne kadar çok sevdiğimi ve özellikle genç yöneticilerin
oyunun anlamını öğrenmeleri gerekliliğini hep dile getirmişimdir.
Gece uykudan önce mutlaka uluslararası bir oyunun analizini izlemiş veya
satranç bilmeceleri çözmeye çalışmışımdır. Gün boyu yaşanan ve zihnimizi
kurcalayan sıkıntıların yaşantımızda eksik olmadığının farkındayız. Kısa bir
süreliğine beynimizde yüklü konulardan uzaklaşmak rahatlık sağlamaya yardımcı
olacaktır.
Satranç tahtasında sıralanmış taşlara dokunmadan hayalinizde kurguladığınız
gelecek hamlelerini planlamak… Rakibin neredeyse düşüncelerini okumak ve olası
tehditlere karşı doğru önlemleri alabilmenin kabiliyetini geliştirmek… Eminim
her oyundan sonra iş dünyasına yansıyacak dersler çıkarılacaktır. Kazanç ve
kayıp durumunun analizinin oraya koyacağı öğrenim bir sonraki oyunda mutlaka
tahtaya yansıyacaktır.
Usta oyuncuların zamanlarının büyük bölümünü geçmişte oynanmış
karşılaşmaların stratejilerini anlamak doğrultusunda kullandıkları
bilinmektedir. Açıkçası tarihten anlamlı çıkarımlar yapan oyuncular çok daha
başarılı olmaktadır. Kaldı ki renklilik ve çeşitlilik açısında hiçbir
müsabakada aynı hamlelere rastlanmadığı gibi gelecekte de bu mümkün
olmayacaktır.
Satrancın en çarpıcı özelliğinin ise sahanın yani tahtanın oyuncular
tarafından görünür olmasıdır. Oyun şeffaf bir ortamda gözler önünde kıyasıya
bir mücadele ile sürdürülmektedir. Bir diğer çarpıcı etken oyunun süresinin
önceden belirlenmiş olmasıdır. Oyuncu toplam süreyi aşmamak kaydıyla her
hamlede ne kadar bekleyeceğine veya düşüneceğine karar verebilmektedir.
Satrancın esaslarının basitliği ötesinde küçük ancak oyunun sonucuna direkt
yansıyacak kurallardan size bahsetmiştim. Pata “Stalemate” hakkında daha önceki makaleyi okuyabilirsiniz. Şahı mat
etmenin yegâne yolunun önce uyarı sonra teslimiyet olduğunu vurgulamıştım. Şahın
etrafının tamamen sarılması ve hiçbir kuvvetinin hareket kabiliyeti bulunmaması
durumunun PATA yani beraberlikle
sonuçlanması şaşırtıcı olabilir. Hatta açık ara üstün durumda olan oyuncu karşı
tarafın akıllı düşüncesi ile kazanmakta olduğu oyundan tam puan alamayabilir.
Kazanmanın rehavetine kapılmanın umulmadık, beklenmedik neticesi ağır olabilir.
Zugzwang ilginç bir terim… Önceleri tam olarak ne
zaman ve nasıl bir durumda zugzwang oluşacağını kavrayamadığımı itiraf
etmeliyim. Ta ki başıma gelene kadar…
Almanca iki kelimenin birleşmesinden doğan özgün bir deyiş… İçinden çıkılamayan
durumu ifade etmekte ve neredeyse nokta atışı yorumlamamızı sağlayan bir
kavramdır.
Sözlükler Almanca, “ZUG” kelimesinin
Türkçe karşılığı tren, hareket olarak verilmektedir. Almanca “ZWANG” kelimesi tanımı ise Türkçe
zorunluluk, zorla, mecburen ifadelerine denk gelmektedir.
Dolayısıyla Zugzwang şartlar ne kadar sakıncalı veya çıkmaz olursa olsun hareket
etmek mecburiyetini nitelemektedir. Ancak zoraki uygulanacak bir sonraki hamle,
hareketi yapan tarafın oyundan kopmasını, dağılmasını ve yenilmesini
kesinleştirecektir. Satranç oyununda Zugzwang çıkmazına düşen oyuncu kurallar
gereği hamlesini yapar ve oyunu kaybeder. Elbette taraflardan birisi üstün veya
geride olabilir. Zugzwang her iki rakip için de dikkatle kaçınılması gereken
ortam olarak değerlendirilebilir. Geriye düşen tarafın aklının bir köşesinde
Stalemate ve Zugzwang hususunun bulunduğunu tahmin etmek karmaşık olmayacaktır.
Aslında genellikle oyunu kaybedeceğini hisseden satranççı şahının düşmesini
beklemeden saatini durdurur, rakibinin elini sıkar ve tahtayı terk eder.
Manchester liginde oynadığım yıllarda Üniversite takımımız genç
öğrencilerden oluşan bir okulla karşılaşmıştı. Karşımda ki erkek oyuncu beni
ciddi hırpalamış ve geriye düşmüştüm. Tek farkında olduğum rakibimin zamanının
hızla tükenmesiydi. Hamlelerini çabuk yapmak zorunda olduğu süreç içinde ve
üstünlüğün verdiği özgüvenle düzensiz oynamaya başlamıştı. Nasıl olduğunu
anlamamıştım. Bir anda hiç beklenmedik bir hareketle kendisini hareket edemez
duruma düşürdü. Benim ise vaktim vardı, uzun bir düşünme süresinden sonra ve
tahmin edilen hamle sonucunda Zugzwang durumu oluşmuştu. Rakibimin oyunu terk
etmekten başka çaresi kalmadı ve kazandım. Ancak sonrasında ağlayarak
öğretmenlerine koşmasını hiç unutamadım. Ben Zugzwang teriminin o zaman farkıma
vardım, çok etkiliydi ve çaresi yoktu.
Satranç oyununda manzara net olarak tahtadan yansıyacaktır ve geri dönüş
imkânı yoktur. Dokunulan taş yerinden oynamıştır ve geri alınamaz. Lakin
hayatın akışı içinde birçok boyutta Zugzwang içinde kendinizi bulabilirsiniz.
Şöyle ki tarafların gidişatı etkileme çabalarının yetersiz olmasının
kesinleşmesi bir sonraki hareketin uygulanmamasına sebep olacaktır. Olumsuzluğu
tetikleyecek karar verilmeyecektir ve sorun kilitlenecektir. Üstelik günlük
hayatta satrançta olduğu gibi zaman baskısı da bulunmamaktadır. Böylesi
durumlarda meselenin çözümünü, bambaşka düzlemlerde tasarlamak gerekecektir.
Zugzwang ile tanışın ne var ki geçiştirmeyin, savuşturmayın ve mümkün
olduğunca kaçının, kendinizden uzak tutun.
İcrayı San’at Eyle
Not: Satranç Zugzwang örneklerini uzman sitelerde bulabilirsiniz. Yaşam Zugzwang örnekleri için çevrenizi görmeniz yeterli olacaktır.