13 October 2024

Çapraz Çubuktan - Zaman Anahtarlarına - Elif'in Hikayesi

Çapraz Çubuktan – Zaman Anahtarlarına

Albert Einstein 1905 yılında dört ayrı bilimsel makale yayınlayarak dünyayı temelden sarsacak değişimi başlatmış oldu. Anlatılanlar fizikte devrim niteliğindeydi. 1905’in mucizeler yılı olarak adlandırılması buluşların anlamının ve saygınlığının tesisi olmuştur.

Özel görecelik teorisinde evrenin zaman-mekân boyutunda tanımı günümüz Telekom Sistemlerinin bir hışımla bir üst platforma sıçramasına imkân sağladı. Sadece sesin taşınabildiği çapraz çubuk (crossbar) elektromekanik sistemlerini bizlerin yaşında olanlar hatırlayacaktır. Mekân anahtarlamanın mucizevi mühendislik harikaları yıllarca insanların iletişimine hizmet etmiştir. Türkiye’de teknolojiye ilk hareket 1967 yılında Telekom Sistemlerinin yerel üretime başlanmasıyla verilmiştir. İletişimde ki çağdaş atılım 1970 li yıllarda sosyoekonomik gelişmenin de aracı olmuştur. Lakin elektromekanik Sistemlerin meşakkatli yapısı nedeniyle ilerleme oldukça yavaş adımlarla yapılıyordu.

Daha sonra 1980’li yıllara gelindiğinde ufukta beliren elektronik mekân (analog) sistemlerinin kapsamlı mimarilerin etkinlikleri tartışılmaya başlanmıştı. Böylece yeni teknoloji daha küçük kapasitesiyle kırsal alanda kalkınmanın önünü açmıştı. Türkiye kendi yerel araştırma geliştirme kabiliyeti vasıtasıyla ilk kırsal iletişim ürününün ismini Elif olarak koyacaktı. Netaş üretimi Elif, belki ince ve narin görünmüyordu ama kurulumu yapılan her yöreye mutluluk getiriyordu. Güvenilirdi, çevre ve iklim koşullarına bana mısın demiyor hizmeti asla aksatmıyordu.

Elif basitleştirilmiş anlamı ile beldelere iletişim ortamı sağlamıştır. Ancak kısa zamanda farkına varılan hadise asıl yaşam değişimine neden olduğu gerçeğidir. Buradan seslenmek istiyorum… Yıllar önce Elif sistemleri sosyal yaşamda nasıl bir etki yarattı? Tekrarlanabilir olasılığı var mıdır? Araştırma tezinin yazılmasını bekliyorum…

1990’lı yıllara gelindiğinde mekân anahtarlama yerini sayısal (dijital) ürünlere terk etmeye başlamıştı. Bilimsel buluş, Einstein’ın zaman tanımı ile örtüşen teknolojik gelişmenin sonucuydu. Kavramsal mimarilerden başlayarak en ince ayrıntısına kadar kurumsal süreçlerin yapısının, karar ve planlama akışının bambaşka yönlerini su yüzüne çıkarmayı sağladı.

Bir benzetme ile devam edelim… Sanki Metrobüs hatlarında olduğu gibi tahsisli yolların boşluklarının daha verimli değerlendirilmesine girişilmişti. Sayısal meşale tutuşmuş ucu bucağı görülemeyen düzlükler ortaya çıkmıştı. Beğendiğim “Zaman her şeyin İlacıdır” atasözümüz genişlik kazanarak şimdi de teknolojinin merkezine yerleşmişti. Kısa süre içinde Bilişim Çözümlerinin, geleneksel yönetişim sınırlarını zorlayarak kapsamının, teknoloji ötesinde irdelenmesinin kaçınılmaz olduğunu da ispatlamıştı.

Doğal olarak sayısal dönüşümün bir teknoloji hamlesi olduğu algısı yaygınlaşmıştı. Rekabetten geri kalma kuşkusu ve tedirginliği, yatırım kararlarının acele ve çabucak alınması ile devam etti. Nerdeyse bir panik havası esiyordu. Teknoloji araçtan amaca dönüşmüştü ve yatırımın gerçek geri dönüş oranlarına (ROI) değerlendirilmeden projeler fikir aşamasından canlı üretime telaşla geçiriliyordu. Elbette gidişat sağlıklı değildi ve akıbet kaçınılmazdı. Nihayet bulaşıcı şartların getirdiği düzensizlik ardından DOT_COM balonu 2000 yılının mart ayında patladı.

Risk sermayesi şirketleri geç te olsa gidişatın, içeriğinin ve çerçevesinin bilincine varmışlardı. Teknoloji beklenen karlılığı ve daha önemlisi pozitif nakit akışında kaldıraç etkisinden uzaklaşmaktaydı.

Cisco Systems Türkiye sorumluluğunu üstlenmiş bulunduğum o günlerde sanki sanal bir deprem felaketi yaşanmıştık. Gözlerimiz önünde kurumsal yapılar sarsıntı geçiriyor hatta çöküyordu. Ülkemizde yaşanan siyasi gerginlikle birlikte bilişim pazarı neredeyse yok olmuştu. Acılar yaşandı, yeniden ölçeklenmek, yaraları sarmak zaman aldı. Ben süreci, profesyonel yaşantımın en zorlu yöneticilik sınavı olarak, hatırlamaya devam ediyorum. Asla da unutabileceğimi düşünmüyorum.

Yıllar sonra bugün Sayısal Dönüşüme gündelik bir gelişme olarak bakış açımızın devam ettiği düşünüyorum. Geçmişe kıyasla teknolojinin, teknik yardımcı bir araç olarak kullanılmasının yerini olmazsa olmaz felsefesinin aldığıdır. Küresel rekabetin içinde var olmanın sırrı, bağlantılı kalabilmenin, pazar araştırması yapabilmenin, projeyi anlık yönetebilmenin, müşterileri tanımanın ve doğru ürün geliştirmenin sihri, teknolojinin bütünsel uygulaması ile mümkün olacağı gerçeğidir.

Sayısal Dönüşüm sadece bir teknolojiden yararlanma projesi olmamalıdır. Kovalamacanın, yarışın itici gücünün derinlemesine kavranmış olduğu günümüzde… Teknolojinin paha biçilmez ediniminin olmakla, olmamak arasında bir karara indirgenmesi tesadüf değildir. Nasıl Elif kırsal alanda yaşamı etkilemişse, Sayısal Dönüşüm de gürültüsüzce insanlık yaşamını değiştirmektedir.

Sayısal Dönüşüm saymakla bitmeyecek bileşeni bulunan bütünsel bir yönetişim yaklaşımı, anlayışıdır. Örneklerle konuya berraklık kazandırmaya çalışırsak…

1-Kavramsal yeniden konumlandırmadan başlayarak kurumun kılcal damarlarına kadar yenilikçi çözümlerin planlanmasıdır, uygulanmasıdır.

2-Üst düzey yöneticilerin projeye inanmaları ve önderlik yapmalarını gerektirmektedir.

3-Sayısal ortamın durumunun saptanması yeni yatırımların gözden geçirilmesidir.

4-Etkinliğin artırılması için pazar oyun alanının baştan tasarlanmasıdır.

5-Rekabetçilik, Verimlilik için arka ofis süreçlerinin sayısallaştırması anlayışıdır.

6-Teknoloji altyapısının yeniden kurgulanmasıdır.

7-Gelecek öngörüsüdür, farklılığın çekiciliğidir.

8-Sayısal Dönüşüm bilimdir, sanattır.

Sayısal Dönüşümün kapsamlı yönetilmesinde sihirli sözcük nedir diye aklınıza gelecektir. Şüphesiz yanıtını biliyorsunuz. Projeyi planlayacak, yönetecek, uygulayacak insan kaynakları yetkinlikleridir. Teknolojiye yatkın olan, benzersiz çıktılarının sağlayacağı kazanımların, faydalı ürünlerle karşılanacağı görüşünü benimseyen çalışanlardır. İçinde bulundukları kurumları bir üst platforma taşıyacaklardır. Katılımcılığı benimseyen, çeşitliliği destekleyen, bilişsel zekânın önemsendiği kuruluşlar küresel rekabetçiliği yakalayacaklardır.

Mücadele bütün yapının çepeçevre incecik iplerle kucaklanması ile başlatılmalıdır. Her bağlantının neden gerekli olduğu bütünsel bir strateji belgesinde toplanmalıdır. İnsan kaynakları, sayısal dönüşümün iş planını yazıp, uygulayabilecek çalışanların yetilerinin analizini yapmalıdır. Hedeflere erişilmesi için gelecekte ihtiyaç duyulacak becerilerin, yapının bütün kademelerine ve katmanlarına kazandırılması gerekecektir.

Öğrenmek, Merak, Heves, İlgi Sayısal Dönüşümün yalın saygıdeğer felsefesi olarak, sağlam temeller üzerine oturtulursa dayanıklı ve duyarlı kuruluşlar inşa edilebilir. Dengeli yaşam tarzını benimseyen, esnek, ince yetenekleri (soft skills) gelişmiş çalışanlar çağını kabullenmek zorundayız.

Albert Einstein’ın kıvılcımı dünyayı değiştirmeye devam ediyor. Makalelerde bahsedilen Zaman Mekân gözlemciye göre göreceliydi bakış açısı önceleri endişeyle karşılanmıştı. Ancak varılan konuma her birlikte tanıklık ediyoruz, sürekli ivmelenen değişim rüzgârı dünyayı kasıp kavuruyor. Seyirci olmayarak dönüşüm hareketinin sürücüsü olmalıyız. Nasıl 50 yıl önce Elif iletişimin kilidini açtıysa, 50 yıl sonra da Sayısal Dönüşümün şifrelerinin, kodlarının ülkemizde serpildiğiyle gurur duyacağız.

Markanın adını koymayı size bırakıyorum. Sağlıcakla kalın.

İcarı San’at Eyle

Not: Resimde görülen çapraz çubuk (Crossbar) anahtar evimde duruyor, görmek isteyen meraklıları bekliyorum.